Katı kurallardan ve radikal kararlar almaktan nefret ederim. Soğuk sabahlardan da öyle. Sisli geceler bana hep saçma sapan geçen bir sürü günü hatırlatır. Hatta bak, bir tanesini anımsadım bile gecenin üçünde. Ama önemi yok, hatırlamam anlatacağım anlamına gelmiyor. Üzmek istemiyorum kendimi.
Evet, kendimi. Kendim için bir şeyler yapmaya başladım. Kötü şeyleri ortadan kaldırmakla koyuldum işe. Çok uğraşımı aldı, inanamazsın. Beni eskiden beri tanıyan herkes şaşırıyor bu halime. Yeni tanıyanlar da hayret ediyor, anlayabiliyorum. Ama ayıp olmasın diye pek de bir şey çaktırmamaya çalışıyorlar. Onlara da öğretmek istiyorum aslında, birisine ayıp olmasın diye yapmak istediğin şeylerden kaçmanın aptalca olduğunu. Bencilce olduğunu... İnsan kendisine bencillik edemeyeceğini sanıyor. Ne tuhaf. Biraz zamanımı aldı ama, bunu öğrendim. Sağı solu lekeli bir aynanın karşısında, karşımda yüzüm varken öğrendim. İnsan, en büyük bencilliği kendine edermiş.
Bunun gibi bazı gerçekler, göğsümde bir sızı gibi çığlık atıyor. "Sus artık," diyorum. "Biliyorum. Bilmemezlikten gelmek daha kolay." Hem, bence bazen kolaya kaçmak gerekir. Her zorluğun üstesinden gelemem zaten. Gücüm yetmez. Ama gücüm bitmez.
Evet, benim gücüm bitmez. Çok savaştan sağ çıktım. Sendelerim ama düşmem.
Her neyse, kötü şeylerden bahsetmek yok. Ne yalan söyleyeyim, mutluyum çünkü. Bahsetmem gereken bir şey varsa, geçen günlerde çok içtim. Uzun zaman sonra sarhoş oldum. Şuurumu kaybetmedim. Şuurumu kaybedecek kadar içmeme izin vermediler ama yine de çok eğlendim. Çok güldüm, çok ağladım. Dertten sandılar, keyiften ağladım. Şükrederek ağladım, hayatımın nimetlerine ağladım, karşımda durup bana balık gibi bakan tatlı surat için ağladım. Zaten galiba en çok son söylediğim için ağladım. Bilmiyorum, o öyle söylüyor. Bana yalan söylemez. Ben de ona söylemem. Birbirimize yalan söyleme gereği duymuyoruz. Çünkü birbirimizi kandırmaya ihtiyacımız yok. Ha, kendisi bazı zamanlarda saçlarım çok kötüyken "Güzel olmuş." Diyor, ama bence bu büyük bir yalan sayılmaz. Ben de ona balığa benzediğini söylemiyorum. Ödeşmiş oluyoruz.
Ağlarken de sızdım kaldım. Sonra sabahın altısında kalkıp telefonun ışığıyla akşamdan kalan çiğ köfteyi arayıp buldum. Sonra çiğ köfte yedik. Ayran olsaydı ayran da içerdik. Çünkü balık surat, ayranı rakıdan daha çok seviyor...
"Neyse ki." Diyebileceğim o kadar çok şey var ki, nereden başlayacağımı bilmediğim için bu kadar duygu karmaşası içerisindeyim. Yaşadığım şeylere, öğrendiğim şeylere, her koşulda beni destekleyecek insanların hayatıma dahil oluşuna, yıllarca bir kene gibi derime yapışıp beni kötü etkileyen insanların hayatımdan çıkışına...
Bir de, ona. Arkamdaki görünmez dağa... Bir keresinde, "Dağ ol ve kendine yaslan." Demiştim kendi kendime. Çok uzun zaman geçmedi bunun üstünden. Yalnızım sanmıştım, kimsesizim. Yeni yeni öğreniyorum, ben ondan kaçıyorum ama kaçsam da ondan kurtulamıyorum. Geçenlerde bana, "Sen benim gömleğimin üst düğmesisin. Vicdanımı koruyorsun." Der gibi baktı. Her şeye rağmen şükrettim. "Neyse ki," dedim, "inkar etsem de orada işte. Koruyup kolluyor."
Bir şey daha hatırladım. Yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı bir günü. Şehre yağan yağmur, saçlarımda mola verip yeryüzüne öyle iniyordu sanki. Kuru bir kalabalık, ıslak bir şehirde ansızın bir araya gelen bulutlara kötü kötü bakışlar atıyordu. Yaşlı adamların ağzından ağza alınmayacak birkaç küfür savruluyordu. Kimi ıslanmamak için telaşlı telaşlı bir sığınak ararken, kimi ıslanmaması için avcuna sakladığı sigarasından birkaç telaşlı nefes çekiyordu... Bense, sadece insanları izleyerek yürüyordum. Güzel bir gündü. O gün, "Kapatın şemsiyelerinizi yahu, yağmur yağıyor!" Diye sitem etmediğim için hala kızıyorum kendime...
Aman be, deli sanarlardı zaten. Gerçi, aklı başında olmanın da bir faydasını görmedim bunca zamandır. Arada çok önemli şeyler öğreniyorsun o kadar. Zaten öğrenmek için yaşanmıyor mu koca kozmosda?
"İmkanı olan delirsin." Diye bir söz vardı. İmkanım var benim. Öğrenmeyi seviyorum, bu yüzden delirmiyorum. Bir de delirirsem annem kendine kızabilir. Çünkü hayat felsefesi "Bir şeyi kırk defa söylersen olur." Gibi saçma bir şey. Kendisi delirtti sanar beni. Üzülür, dayanamam. Delirmemek için mantıklı sebeplere sahibim yani. Arada gökyüzüne bakıyorum. Baktığın yerde gökyüzü olsun ki, kafayı yeme.
Ben, aynı yerden tam kırk defa yamalandım. Bir günde öğrenmedim öğrendiğim hiçbir şeyi. İlmek ilmek işlendim. Bir kereden sökemem...
Radikal kararlar almaktan nefret ettiğimi söylemiş miydim?
19 Ocak 2021 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Tırnaklarının Altında Unuttuğun Şey Bazı şeyler ölmez. Çürür, kokar. Kendini unutturmaz. Etinle kaynaşır, kanına karışır, nabzın gibi ...
-
Katı kurallardan ve radikal kararlar almaktan nefret ederim. Soğuk sabahlardan da öyle. Sisli geceler bana hep saçma sapan geçen bir ...
-
Merhaba. Sanırım konuşma vaktimiz geldi. Ne dersin, sence her ikimiz de bu konuşmaya hazır mıyız? Öyleyiz. Evet... Sıkışıp kal...
-
Yokluyorum bazı gecelerde kendimi. Kaç karanlığa sindiğimi, kaç yalana inandığımı, kaç haksızlığa sustuğumu, kaç kalp kırdığımı hesaplam...

ilham verdiğin için teşekkürler..
YanıtlaSilmerakla bekliyorum
Sil5 aydır seni arıyorum.
Silzaman olarak seninle denk gelemiyorum vacor..
Sil